Hürriyet

27 Aralık 2013 Cuma

Çocuğuzun Böbrekleri Sağlıklı mı?

Hastalık dönemi her yaş grubu için zorlu bir süreç. Konu çocuklar olduğunda bu zorluk daha da katlanıyor. Vücudun süzme görevini üstlenen böbreklerin küçük yaşlarda alarm vermesinin mümkün olduğunu söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi Çocuk Nefrolojisi Uzmanı Doç. Dr. Neşe Karaaslan Bıyıklı çocuklarda hızla ilerleyen böbrek yetersizliğine dikkat edilmesi gerektiğini belirtti. Dr. Bıyıklı, aileleri azalan idrar miktarı konusunda tetikte olmaları konusunda uyardı. Vücut için gerekli olan sıvı ve maddeleri tutan ve atılması gereken zararlı maddeleri de atan böbrekler sağlıklı bir hayat için kilit önem taşıyor. Vücudun kan basıncını düzenlemekten, kan yapımı ve kemik yapısı ile ilgili hormonların düzgün bir şekilde çalışmasına kadar bir çok görevi olan böbreklerin düzgün çalışması için üç saatte bir tuvalete gidilmesi gerektiğini söyleyeyen Anadolu Sağlık Merkezi Çocuk Nefrolojisi Uzmanı Doç. Dr. Neşe Karaaslan Bıyıklı, özellikle çocuklar için bu sürenin iyi kontrol edilmesinin önemine değindi. Ailelerin oyun oynuyor diyerek ses çıkarmadığı zamanların olumsuz sonuçlar yaratabileceğini ifade eden Doç. Dr. Bıyıklı, görülen belirtilerle birlikte risk faktörlerini ve bunlardan korunma yolları konusunda bilgiler verdi. Bu belirtilere dikkat İdrar renginde görülen değişim. Özellikle idrarda kırmızı ya da kahverengi rengin görülmesi. Çocuğun büyüme hızında görülen düşüş. İdrar çıkma sayısındaki artış İdrar miktarının azalması Vücudun yüz, göz kapağı ve bacak bölgelerinde görülen şişlik Ateş, iştahta azalma, halsizlik belirtileri. Karın ağrısı ve tekrarlayan kusmalar Hangi çocuklar böbrek hastalıkları yönünden risk altındadır? Ailede görülen böbrek taşı, nefrit, idrar yolu hastalığı geçmişi Sık görülen idrar yolu iltihabı ve buna bağlı böbreklerde yara olması Düşük doğum ağırlığı, prematüre doğum İdrar yolları ve/veya böbreklerde genişleme olması Tek böbrek İdrar testinde protein görülmesi Ebeveyn ya da çocukta görülen hipertansiyon Çocukları böbrek hastalıklarından korumak için Bol su içmesini sağlayın. Tüketilen hazır gıdalardaki tuz oranlarına dikkat edin. Küçük yaşlardan itibaren genital bölge temizliğinin önemini aşılayın. Çocukların oyuna dalıp tuvaleti ertelemeleri sık görülen bir durumdur. Sıkışmadan 3 saat ara ile idrar yapmak gerekir. Bu döngüyü cezalandırma yoluna girmeden kırmak gerekir. Düzenli aralıklarla sağlam çocuk takipleri yapılmalı, riskli durumlarda çocuk nefrolojisi uzmanına başvurmalıdırlar. Şüpheniz varsa hekime danışın Böbrek hastalıklarına dair erken bulgularun idrar, kan ve kan basıncı değerlendirmeleri ile saptanması mümkündür. Hekiminizin değerlendirmeleri sonucunda üriner sistem ultrasonografisi ile bazı özel böbrek filmleri istenebilir.

26 Aralık 2013 Perşembe

Çalışan Annelerin Suçluluk Duyguları

Çalışan anneleri en çok zorlayan sahnelerden biri sabahları ‘işe gitme’ çocuktan ayrılma zamanının geldiği anlardır. Annelerin en sık dile getirdiği “anne işe gitme” diyerek çocuğun ağlaması, anneden ayrılmamak için çabalaması veya yuvanın önünde arabadan inmemek, okulun kapısında anneden ayrılmamak için diretilen dakikalardır. Anneler bu durumda ne yapacakları konusunda kafaları karışmakta ve kendilerini çaresiz hissetmektedir. Sabahları ‘ayrılık saatlerinde’ yaşanan sorunlar anneleri kaygılandırır “Acaba yanlış mı karar verdim?”, “Çalışmasam daha mı iyi olurdu?”, “İşi bıraksam mı?”, “Ben iyi bir anne miyim?” vs. gibi soruları defalarca kendilerine sorarlar. İçsel bir çatışma yaşarken de sorunların üstesinden gelmeye çalışırlar. Aslında “Ben yeteri kadar iyi bir anne miyim?”, “Çocuğumun ihtiyaçlarını gerektiği kadar karşılayabiliyor muyum?” ve çeşitli nedenlerle ilgili yaşanan ‘suçluluk duyguları’ sadece çalışan kadınların sıkıntısı değil, birçok annenin yaşadığı ve ifade ettiği genel bir sıkıntıdır. Peki Çalışan Anne Bu Sorunları Nasıl Aşabilir? - Çalışan anne çocukla ilgili ortaya çıkan sorunların hemen hepsini ‘çalışan anne’ olduğuna, yeterli ilgiyi ve sevgiyi çocuğuna gösteremediğine bağlar. Öncelikle anneler her sorunda faturayı kendilerine çıkarmaktan vazgeçmelidir. - Ayrıca çalışan anne olmaya karar vermesinin sorumluluğunu alarak, bu kararının arkasında durmalı ve çalışan bir anne olarak hayatını nasıl planlayacağını düşünmelidir. - Çalışan kadının en büyük sorunu evdeki ve işyerindeki sorumlulukların getirdiği yüklerden dolayı zamanla oluşan yorgunluk ve bıkkınlıktır. Bu nedenle çocukla ve evle ilgili sorumlulukları eşiyle paylaşmalıdır. Eşinden mutlaka destek istemelidir. Hatta bu destek grubunu olabildiğince genişletilmelidir. Acil durumlarda yardım istenebilecek ekstra destek grubu oluşturulmalıdır. Güvenilir yakın arkadaşlar, akrabalar vs. - Çocuğunuzu bakıcıya ya da okula bırakırken ağladığında, sizden güçlükle ayrıldığında; bu yaştaki bir çocuk için bunun normal bir davranış olduğunu kabulleniniz. Kendinizi suçlu hissetmeyiniz. Onu susturmak için ikna etmeye çalışmayınız, özellikle “anne çalışmak zorunda, para kazanmak zorunda” gibi. Bu yaşta bunları anlamadığı gibi kendi duygularının da anlaşılmadığını hisseder. Bu nedenle ayrılırken yanağına bir öpücük koyunuz ve şunları söyleyiniz: “anne işe gidiyor diye üzgünsün, anneyi özlüyorsun, ben de seni çok özlüyorum. İşten hemen sonra eve geleceğim” diyerek kısaca vedalaşınız. Ağlaması sürse dahi bu sahneyi çok uzatmayınız. O sizden kısa bir sonra sakinleşecektir. Çocuğunuzun siz giderken görmesine izin veriniz. Gizlice kaçmaya çalışmayınız. - Yapamadığınız işler konusunda kendinizi bağışlayınız. Huzur içinde işinize gidiniz. Her şeyi mükemmel yapmak zorunda olmadığınızı hatırlayınız. En Çok Yapılan Hatalar: - Yeteri kadar çocuğuna ilgi gösteremediğini düşünen anne, kendini suçlu hissederek vaktinin çoğunu çocuğuna ayırır. Aşırı ilgi gösterir. - Sınır koymakta güçlük yaşar, tolerans düzeyi yüksek davranışlar sergiler. - Çocuğun her istediğini almaya çalışır. - Suçluluk duygusuyla “HAYIR” demesi gereken yerlerde “EVET” der. Böylelikle aşırı ilgi ve ilgisizlik arasında gidip - gelindiğinde çocukta denge bozulabilir. Bu nedenle: - Planlama yapınız. - Önceliklerinizi belirleyiniz. - Dinleniniz. Kendinize zaman ayırınız. Dinlenmiş bir anne, dikkatini çocuğuna daha iyi yönlendirebilir. İki saat zoraki, yorgun bir şekilde çocukla vakit geçirmek yerine; bir saatini kendinize ayırmış, dinlenmiş ve keyifli bir saat çocukla oyun oynayarak, onunla konuşarak vakit geçirmek daha yararlıdır. - Yardım istemeyi öğreniniz. Eşinizden, arkadaşlarınızdan, ebeveynlerinizden belli aralıklarla destek almak kendinizi iyi hissetmenizi sağlar. “Evet” destekleniyorum, yalnız değilim duygusunu yaşarsınız. - Hafta da bir gün eşinizle dönüşümlü olarak işinizden 1 saat erken çıkabilirsiniz. Bu 1 saati işte başka bir gün telafi edebilirsiniz. Bunu başaramıyorsanız, birkaç haftanızı zaman eğitimine ayırarak çözebilirsiniz. Bu küçük durumlar çocuklar için çok önemlidir. - Eğer çocuğunuz okula gidiyor ve servisle geliyorsa bazı haftalar yuvadan siz alabilirsiniz. - Unutmayınız ki kariyerinizi devam ettirmek istemeniz ya da çalışmak zorunda olmanız çocuğunuzu daha az sevdiğinizi göstermez. - Çalışmayan bir anne olarak ta tam günlük bir ebeveynlik yapamayacağınızın farkında olunuz. Hem yaptığınız işten hem de anneliğinizden keyif alınız. Unutmayın ki çocukların asıl ihtiyacı mutlu ve doyumlu bir anneye sahip olmaları. Bunun çocuklara daha iyi geleceğini hatırlayınız. Danışanlarımla görüşmelerimizde fark ettiğim; çalışan annelerin bir kısmı işten arta kalan zamanının büyük bir bölümünü çocuklarına ayırıyorlar. Böylelikle dinlenmedikleri, sakinlemedikleri, kafaları düşüncelerle dolu olduğu için; çocuklarıyla gergin, sinirli ve kızgın, hatta yaşamlarının birçok noktasında onları engel görebiliyorlar. Bu suçluluk duygularıyla da baş etmek için, çocuk karşısında tutarsız davranışlar sergileyebiliyorlar. Oysa yaşamda denge kurmak gerekir. İşyerinde ‘çalışan rolü’, evde ‘eş rolü’ – ‘anne rolü’, sosyal grubunda ‘arkadaş rolü’ vs. Baktığınızda yaşamda pek çok rolümüz var. Bu roller arasında sıkışıp kalmak yerine, bu rollerimizle barış içinde olduğumuzda yaşamımızda sağlamamız gereken uyum ve dengeyi de yaratmış oluruz. Çocukların istekleri karşısında daha soğukkanlı olmak ve gereğinde “hayır” diyebilmek önemlidir. Çocuğa katı sınırlar koymak ne kadar zararlı ise, sınır koymamakta bir o kadar zararlıdır. Ebeveynlerin çocuklarıyla ilişkilerinde, korkularının ve endişelerinin yönetmemelerine özen göstermeleri daha yararlıdır.

Okul Öncesi Çocuklarda Beslenme

Okul öncesi çağı çocukları bu dönemde hayatlarının sonuna kadar devam edecek alışkanlıkları kazanırlar. Bu nedenle bu dönem önemli bir süreçtir. Bu gelişim döneminde çocuk ailenin özellikle anne babanın beslenme alışkanlıklarından etkilenir. Okul öncesi çocukların büyüme hızı bebeklere oranla daha düşük olmasına karşın aktiviteleri ve büyümenin diğer aşamaları için gereken yakıtı sağlamak için yeterli enerjiyi almaları gerekmektedir. Okul öncesi çocukların porsiyonları yetişkin porsiyonların 1/3 kadarıdır bu nedenle onlara tüketebileceklerinden fazla besin sunmak çocuğun besinden uzaklaşmasına neden olur. Doyduğunu söylediğinde veya yemekle oynamaya başladığı zaman yemekten kaldırılmalıdır. Bu yaş çocuklarında günden güne veya yemekten yemeğe iştah dalgalanmaları olması normaldir. Genellikle 3-4 öğün şeklinde beslenirler. Ara öğünler ana öğünlerin yerini almamalıdır, tamamlamalıdır. Anne baba çocuklarıyla birlikte yemeliler, sağlıklı beslenme ailece önemsenmelidir. Çocuk oturarak yemek yemeye özendirilmelidir. Çocuğu yemekle ödüllendirmek veya cezalandırmak da yemekle ilgili sağlıksız alışkanlıklar kazandırmaya neden olur. Besin seçme ve bazı besinleri reddetmelerine de izin verilmelidir. Besin seçimi yapabilmek çocuğun edinmesi gereken bir davranıştır. Bu yaş grubunda yaşlarına bağlı olarak birçoğu sağlıklı beslenmemin temellerini bilmektedir. Anne babalara düşen görev besinler konusunda temel bilgileri verip besinleri seçmede onlara yardımcı olmaktır. Açlığa yetişkinler kadar dayanamaz, yemekler düzenli olmadığında daha fazla abur cubur yeme eğiliminde olurlar. İştahsızlık ailelerin en çok yakındıkları şeydir. Çocuğun yaşına ve boyuna bakılarak normal gelişmesi değerlendirilmelidir. İştahsız çocuklarda sofra düzeni nasıl, yemek lezzeti nasıl, devamlı aynı yiyecekler mi veriliyor, öğün aralarında abur cubur tüketim var mı, sık meyve suyu içiyor mu, 500cc günlük süt içmek, fazla miktarda şekerli besin tüketimi var mı, yemek öncesi sıvı alımı araştırılmalıdır. Erken yaşlarda aşırı kilo alımının sonuçları uzun vadeli, fiziksel ve psikolojik boyutludur. Diyabet, kalp hastalıkları, HT bazı kanser türleri riski vardır. Çok sık abur cubur tüketen, düzensiz beslenen, hareketsiz yaşayan, çok televizyon seyreden bilgisayar başında zaman geçiren, yağlı beslenen çocuklarda şişmanlık riski artar. Güne iyi bir başlangıç için kahvaltı çok önemlidir. Güne zinde başlamak ve gün boyunca sürdürdüğümüz faaliyetlerimizde anlama, odaklanma, verimli çalışma üzerinde kahvaltının çok büyük etkisi vardır. Kahvaltı alışkanlığı olmayan çocuklarda en sık sorunlar dikkat azlığı, öğrenmede zorlanma, problem çözmede güçlük, fiziksel güç azlığına bağlı kas koordinasyonunda azalmadır. Çocukların örnek aldıkları bireyler anne ve babalardır. Çocuğuna sağlıklı beslenme alışkanlığını kazandırmak için ebeveyn evde kahvaltı etmelidir. Tüm aile bireylerinin bulunacağı bir kahvaltı sofrası hazırlamak kahvaltı alışkanlığı kazandırmak için ilk adımdır. Kahvaltıda sevmediği yiyeceklerin değişik şekilde sunumu (yumurta-omlet, peynir-tost, süt, yumurta-krep) sağlanmalıdır. Süt içmeye direnç gösteren çocuklarda süt yerine diğer süt ürünleri tercih edilmelidir. (2 kibrit kutusu peynir=1 su bardağı süt=1 su bardağı yoğurt) Eğer çocuk karnını sadece sütle doyurmayı tercih ediyorsa, bu durumda diğer besin gruplarının eksikliğine bağlı sağlık sorunları oluşabilir. Özellikle çok süt içen çocuklarda en sık görünen sorun Fe eksikliği anemisidir. Sütün tüketildiği zaman ve biyo yararlılığı arasında bir bağ yoktur. Fakat öğün öncesinde tüketilirse iştahsızlık yapar. Gece içiliyorsa diş çürüklerine sebep olabilir. Eğer gece süt içiliyorsa mutlaka ağız çalkalanmalıdır. Fast food tüketimi de bu yaşlarda artar buna dikkat edilmelidir. Cola, gazoz gibi içecekler, ketçap, mayonez hem katkı maddeleri çok olan hem de besin değeri hiç içermeyen kalori değeri yüksek yiyeceklerdir. Karbonhidrattan zengin, rafine gıdaların yenmesi normal bağırsak florasını bozarak probiotik etkilerinin ortadan kalkmasına neden olurlar. Ayrıca vücudumuzdaki omega 6, omega 3 normal oranının omega 6 lehine bozulmasına neden olurlar. Bu oran normalde 1/1 iken, bu tarz bir beslenme ile 50/1 olmaktadır. Bu da omega 3 yağ asitlerinin koroner kalp hastalıklarına, hipertansiyon, tipz, romatizma, ra ve çeşitli kanserleri engelleyici etkisinin ortadan kalkmasına neden olur. Özellikle son 50-100 yıl içinde doğal olmayan, işlenmiş ve katkı konulmuş gıdalar, margarin gibi kimyasal yolla katılaştırılmış, ayçiçeği, mısır özü gibi sıcak preslenmiş sıvı yağlar aşırı şekilde kullanılmaya başlamış buna karşılık taze sebze, meyve ve tencere yemeklerinin tüketiminde belirgin azalma olmuştur. Vücudumuza uyumsuz, beslenme sonucu omega 6 / omega 3 oranının bozulması nedeniyle şişmanlık, diyabet, karoner kalp hastalığı, hipertansiyon, ülser, astım, romatizma, kanser, son yıllarda müthiş artış göstermiştir. Günümüzde Akdeniz tipi beslenme en sağlıklı beslenme biçimi olarak kabul edilmektedir. Akdeniz tipi beslenme içeriği günde yağ 1–3 yemek kaşığı, şeker 1–2 yemek kaşığı, süt-yoğurt-peynir 2–3 porsiyon, et-tavuk-yumurta 1–2 porsiyon, sebze 1–3 porsiyon, meyve 1–2 porsiyon, tahıllar 4–6 porsiyon şeklindedir. Sağlıklı büyüme için su, protein, yağ, karbonhidrat, makromineraller, mikromineraller, vitaminler flavonoidler gibi bütün gıda unsurları optimal olarak diyette bulunmalıdır. Temiz hava ve spor ise beslenmenin tamamlayıcı unsurlarıdır.

23 Aralık 2013 Pazartesi

Çocuklarda Öğrenme Güçlüğü

Çocuklarda Öğrenme Güçlüğü Herhangi bir organik nedene bağlı olmaksızın okul becerilerinde sorun olmasına öğrenme güçlüğü denir. Bu durum zeka geriliğinin, duygusal kusurun ya da kültürel faktörlerin bir sonucu değildir. Çocuğun aritmetik beceri, okuma, yazma gibi akademik becerilerinden birinin, zekasına göre beklenen düzeyin belirgin derecede altında olması durumu olarak da ifade edilebilir. Yapılan araştırmalar, 30 kişilik bir sınıfta 2 - 4 çocukta öğrenme güçlüğü olduğunu göstermiştir. Öğrenme bozuklukları 3 grupta incelenir: ● Okuma bozukluğu ● Yazma bozukluğu ● Aritmetik beceri bozukluğu Okul becerilerinde bozukluk; aritmetik işlem, okuma ya da yazmadan birinde olabileceği gibi bir çocukta bunlardan ikisi ya da üçü bir arada bulunabilir. Okuma bozukluğuna disleksi denir. Okuma sırasında; kelimelerin ya da harflerin ayrımında, sıralanmasında yetersizlik ya da ses ve görüntünün birleştirilmesinde zorluk vardır. Benzer sesleri karıştırır. Yazma bozukluğunda; harf, heceleme, noktalama, sayfa düzenleme ve gramer hataları söz konusudur. Matematik beceri bozukluğunda; matematik terim, sembol, işaret ve kavramları algılamada zorluk, doğru kopyalama ve deftere geçmeyi engelleyen dikkat problemi ya da problem çözmede yetersizlik vardır. Belirtiler: Bu belirtilerin hepsi aynı çocukta görülmeyebilir. 1. Görsel Algı Sorunu: ● Okurken odaklanmada, bir satırdan diğerine geçmede zorlanır. ● Görsel ayrımlaştırma yetenekleri zayıftır. Harfleri, sayıları ve sözcükleri ters yazar, döndürür veya yerini değiştirir. (b yerine p, fil yerine lif, 7 yerine 2, bayrak yerine baryak) yazabilir.) ● Okurken harf atlama, satır atlama görülür. ● Uzaklık, derinlik algılamada zorlanır. 2. İşitsel Algı Sorunu: ● İşitsel ayrımlaştırmada güçlük yaşarlar. Bazı harfleri karıştırırlar. (f-v, b-m gibi) ● Yönergeleri unutabilir, dinlemiyor görünebilirler. 3. Dokunsal Algı Sorunu: Çocuk eğer dokunarak bir nesneyi tanımlayamıyorsa, nesnelerin şeklini, sayını ayırt edemiyorsa bu sorunu yaşıyordur. Bu sorunlar; okuma, yazma, tahtadan yazı geçirme, yön bulma, mesafe algılama, hızlı bir konuşmayı izleme ve bütünüyle algılama gibi alanlarda zorlanmaya neden olduğu için başarı düşer. 4. Dil Problemleri: ● Dil gelişimi bir kısmında gecikmiştir. ● Dilin gramer yapısına uygun olarak kelimeleri sıralayıp cümle oluşturmada güçlük yaşarlar. ● Kendini ifade etmede zorlanır. 5. Organizasyon Sorunları: ● Dağınıktırlar. ● Zamanı iyi kullanamazlar. ● Yaşamını ve çevresini düzenlemekte güçlük yaşar. Bu nedenle ödevlerini organize edemez. ● Verilen yönergeleri birbirine karıştırır. 6. Oryantasyon Sorunları: ● Sağ-sol ayırt edemezler. ● Mesafe ve ölçümlerde zorluk yaşarlar. ● Yön saptayamamasına bağlı top yakalama, ip atlama gibi alanlarda sorunlar yaşanır. 7. Çalışma Alışkanlıkları: ● Yavaş ve verimsiz çalışırlar. ● Sebat göstermekte zorlanırlar. 8. Sosyal ve Duygusal Davranış Sorunları: Birçok alanda yaşadığı zorluklar sonucunda bu çocukların sorunları okulla sınırlı kalmaz. Tüm sosyal yaşamlarını da etkiler. ● Sözsüz mesajları, duyguları anlama ve ayırt etmede güçlük yaşarlar. ● Sınırları bilme ve kendini kontrol etmede zorlanır. ● İçgüdüsel davranışları vardır. Genellikle sonucun ne olacağını düşünmeden ani tepkilerde bulunurlar. ● Kendini değersiz, güvensiz ve kötü hisseder. ● İçe kapanma, bezginlik, alınganlık gösterebilirler. ● Yeterince zeki olmadıklarını düşünebilirler. ● Arkadaşlarıyla geçinemezler. ● İlgi ve motivasyon eksikliği yaşarlar. 9. Akademik beceri Bozuklukları: • Okumayı sökememe, • Yazı bozuklukları, ters yazma, • Matematikte güçlükler, çarpım tablosunu öğrenememe, sembolleri karıştırma, • İmla ve noktalama hataları görülür. 10. Zeka Düzeyi: Normal ya da normalin üzerindedir. Öğrenme bozukluğu olan çocuklar bu özelliklerin tümünü taşımayabilir. Her biri farklı alanlarda ve yoğunlukta bu belirtileri gösterirler. Tıbbi ve psikolojik değerlendirmeler ve çeşitli testler uygulanarak tanı konur. Erken tanınması önemlidir. Öğrenme güçlüğü olan çocukların tedavisinde uzman-aile ve okul işbirliği çok önemlidir. Bu üçlü arasında kurulan işbirliğinin her zaman tedavi sürecini olumlu yönde etkilediği görülür. Çocuklar yaşadıkları sorunun farklı öğrenmeden kaynaklandığını anladıklarında ve özel çalışmalarla ilerleme kaydettiklerinde düşün benlik saygıları zaman içerisinde yükselir.