Hürriyet

19 Temmuz 2013 Cuma

Çağın Hastalığı Polikistik Over Sendromu

POLİKİSTİK OVER SENDROMU NEDİR? Kadınlarda en sık rastlanan endokrin bozukluk olan “polikistik over sendromu” (PCOS) kadınların yaklaşık yüzde 4-6’sını etkisi altına alıyor. Sorun kendini, düzenli yumurtlama olmaması ve buna bağlı olarak adet düzensizliği ve vücutta erkeklik hormonunun artmasının getirdiği bazı sonuçlarla gösteriyor. Erkeklik hormonunun fazlalığına bağlı olarak da deri yağlanıyor ve akneler oluşuyor, vücutta erkeksi tüylenme denilen dudakların üst kısmında ve yanaklarda tüylenme gözleniyor. İleri aşamalarda ise göğsün ortasında, çevresinde ve karnın alt kısmı ile diz üstü bacaklarda tüylenme ortaya çıkıyor. Polikistik over Latince çok kistli over anlamına geliyor. Yumurtalıkların polikistik görünüm denen bir görünüme sahip olmasının ne anlama geldiğini Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op.Dr.İbrahim Sözen şöyle anlatıyor, “Normal olarak her ay yumurtalıklarda birkaç yüz yumurta bir yarışa başlar ve gelişen yumurta olmak amacıyla büyümeye başlarlar. Bunlardan en güçlüsü büyür ve diğer yumurtaların büyümesini engeller, dolayısıyla her ay bir yumurta gelişir ve diğerlerini imha eder. Polikistik overde ise bu düzende bir aksaklık yaşanır. Bütün yumurtalar bir anda gelişmeye başlar ve hiçbiri tam gelişme düzeyine gelişemez ve orta boyda takılı kalırlar. Yumurtalığın içinde kalan bu yumurta kesecikleri aynı zamanda erkeklik hormonu da salgılandığı için polikistik over belirtileri gözlenir. Yumurtalıklara ultrasonla bakıldığında da orta boy tespih tanesi gibi kesecikler görülür. Bu nedenle polikistik over; içinde çok sayıda içi sıvı dolu kesecik olan yumurtalık anlamına geliyor.”Bir çok kişide bu tanı konduğunda isimden dolayı kist olduğunu zannederek korku oluşsa da sorunun kanserle bağlantısı olmadığının altını çiziyor. TEŞHİS YÖNTEMLERİ NELERDİR? “Gelen bir hasta düzensiz adet görüyor ve belirgin bölgelerinde erkeksi tüylenme varsa tanı kolaylıkla konabiliyor. Ama biyokimyasal olarak da kanda gösterilebilecek bazı bulgular var. Bunların başında testesteron miktarı geliyor. Testesteron miktarının üst sınıra yakın ve üst sınırda seyretmesi gerekiyor. Bir başka androjen hormonu olan ve böbreküstü bezlerinden salgılanan DHEAS hormonunun düzeyine de bakılması gerekiyor. Eğer bu hormonların kandaki düzeylerinin yüksek olduğu gösterilirse tanı kesinleştirilmiş oluyor. Ancak bu testlerin yapılması da şart değildir. Eğer bir kadın adet düzensizliği ve aşırı kıllanma ile geliyorsa aksi kanıtlanmadığı sürece bu durum polikistik overdir.” TEMEL SEBEP İNSÜLİN DİRENCİ “İnsülin pankreastan salgıladığımız bir hormon. Görevi kan şekerini hücrelere koymak. Ancak hücreler insüline karşı bir direnç geliştirdiğinde kan şekeri hücrelere geçemiyor ve kan şekeri yükseliyor. Bu durumda pankreas şekerin yüksek olduğunu ve yeteri kadar insülin olmadığını düşünerek tekrar insülin salgılamaya başlıyor. Asıl problem insülin azlığı değil, hücrelerin insüline karşı olan direnci, pankreas bunu bilmediği için sürekli insülin salgılamaya devam ediyor ve hiperinsülinzm(çok yüksek miktarda kan insülini) diye bir durum ortaya çıkıyor. Fazla insülin de hem böbrek üstü bezlerinde hem de yumurtalıklarda daha fazla androjen üretilmesine neden oluyor. Ne kadar çok insülin, o kadar çok androjen gibi bir bağlantı söz konusu. Eğer biz bu kısır döngüyü bir noktada kırabilirsek androjen üretimini de azaltabiliriz, ki nispeten yeni tedavilerde de bu esas üzerinde gidiyoruz. İnsülin direncini kıran ilaçlar veriyoruz. İnsülin direnci azaltılınca pankreas daha az insülin salgılıyor ve daha az insülin de daha az androjen ve bu da daha iyi yumurtlama anlamına geliyor. KİLO VERMEK BİR TEDAVİ SEÇENEĞİ DİYEBİLİR MİYİZ? İnsülin fazlalığının yarattığı bir başka sorun da beyindeki iştah merkezine yaptığı etki ile iştahın dengesinin de bozulması oluyor. Polikistik overli hastaların büyük kısmı yaşadıkları insülin rezistansı sorunu nedeniyle obez bir görünüme sahip oluyor. Ancak fazla kilo durumun daha da kötüleşmesine neden oluyor ve insülin direncinin daha da artmasına neden oluyor. Dr. İbrahim Sözen, hastaların çok kötü bir kısır döngü içine girdiklerini ve bu nedenle de öncelikle bu kısır döngünün kırılması gerektiğine işaret ediyor. Bu noktada da insülin rezistansını düşüren ilaçlar devreye giriyor. Ancak yaşam tarzındaki değişimle birlikte kilo vermenin sağlanması da çok önemli bir etken oluşturuyor. Araştırmalar kilo veren polikistik overli kadınların hem yumurtlama fonksiyonlarının düzeldiğini hem de doğurganlık şanslarının (da yok)yükseldiğini gösteriyor. Dr. Sözen, konuyla ilgili şunları söylüyor: “Hastalarımıza verdiğimiz ilaçlar onların kilo vermelerine de yardımcı oluyor. Ancak onları aynı zamanda spora ve egzersize karşı da özendirmeye çalışıyoruz. Tedavileri süresince diyetisyen kontrolünde kilo vermelerini sağlamaya çalışıyoruz. Yine yapılan bir çalışmada kilo veren kadınların yüzde 50’sinden fazlasında bu hastalıkta görülen tüylenmenin de düzeldiği gözlenmiş. Bu nedenle kilo vermek çok önemli bir faktör. TEDAVİ DE İZLENEN YOL NEDİR? Polikistik over sendromu yaşayan kadınlar genellikle kıllanma, akne, adet düzensizlikleri ya da çocuk sahibi olamadıkları için hekime başvuruyor. Tedavi ise kadının bebek sahibi olmak isteyip istememesine göre şekilleniyor ve basamak tedavisi adı verilen adım adım gidilen bir tedavi şeması izleniyor. Eğer hasta çocuk istemiyorsa yapılacak birkaç nokta bulunuyor. Öncelikle adet düzenini sağlamak. Çünkü uzun süreli adet görmeyen bu kadınlarda östrojen tek başına rahim içine etki etmeye başlıyor ve sonuçta rahim kanseri riskini artıyor. İkinci nokta, tüylenmesini yok etmek oluyor ve bunun için de antiandrojenler kullanılıyor. Bu sayede hem adet düzeni sağlanabiliyor, hem de tüylenme azaltılabiliyor. Üçüncü nokta ise, insülin rezistansına bağlı olarak oluşan kilo sorununu dengeye sokmak oluyor. Eğer hastada insülin direnci saptandıysa bu direnci azaltan ilaçların kullanılması, karbonhidrattan yoksun diyet ve egzersiz kombinasyonu en faydalı tedavi olarak gösteriliyor. Polikistik over sendromunun semtomlarına yönelik uyguladıkları tedavi şemasını Opr. Dr. İbrahim Sözen şöyle anlatıyor; “Tüylenme için androjen seviyelerini düşürmeye çalışıyoruz. Androjen düzeylerini en iyi düşüren şey doğum kontrol hapları oluyor. Bunların dışında hem yumurtalıklardan, hem de böbrek üstü bezlerinden androjen üretimlerini azaltan, aynı zamanda kıl köklerine de etki eden bazı ilaçlardan (spirinolaktone gibi) da yararlanıyoruz. Ben tüylenme ile gelen hastaya ikisini birden kullanıyorum ve 6-12 aylık tedavi sonrasında son derece olumlu sonuçlara ulaşıyoruz. Sonrasında ise iyi bir sonuç alınmadıysa tedaviye başka ilaçları da ekleyerek devam ediliyor. İyi sonuç alındıysa da bir süre ara veriliyor ve sonrasında tedaviye tekrar başlanabiliyor. Adet düzensizliği olanlarda da doğum kontrol hapı ideal bir tedavi yöntemi. Bu haplar adetlerin düzenlenmesini sağlıyor. Üçüncü grup olan infertilite sorunu olan kadınlarda da da amaç yumurtlama fonksiyonunu artırmak oluyor. Yumurtlama fonksiyonunu artırmak için de insülin rezistansını düşüren ilaçlar devreye giriyor. Aynı zamanda hastanın kilo vermesini de sağlamaya çalışıyoruz. Bazen sadece insülin rezistansını düşüren ilaçlar ve kilo vermenin sağlanmasıyla dahi gebelik mümkün olabiliyor. Yumurtlamayı sağlayan başka ilaç tedavileri de var. Yumurtlama olmasına karşın gebelik yaşanmıyorsa o zaman farklı tedaviler uygulanıyor.”Bu noktada iğnelerle yumurtlatma işlemi gerçekleştirilmeye çalışılıyor. Eğer iğne yönteminden de yanıt alınmaz ise bu hastalarda aşılama başarılı sonuçlar vermediği için tüp bebek tedavisine geçiliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder